DEVE İLE FARE - Hazreti Mevlana ne güzel hikâye eder haddini bilmez cahillerin hâllerini. Efendim, bir fare ile bir deve birlikte yola revan olurlar. Fare bir punduna getirip devenin yularını eline alıp önden kurula kurula giderken deve de tabiatındaki mülayimlik sebebiyle ses etmeden onunla yürümeye başlar. Fare koskoca devenin yularını tuttuğundan hemen gurura kapılır: “Ben ne akıllıymışım”, diye içinden geçirir. Deve gibi boylu poslu, anlı şanlı bir hayvana kılavuzluk yaptığını düşünüp kibirleniverir. Derken efendim, az giderler uz gideler büyük bir ırmağın kıyısına varırlar. Fare bir adım atamadan olduğu yerde durur. Bu büyük deryada kaybolmamak işten bile değildir. Deve, fareciğe dersini vermenin zamanı geldi diye düşünür: “Ey yol arkadaşım, niye şaşırdın? Sen kılavuzsun, ırmağa er gibi ayak bas.” der. Fare ise suyun büyüklüğü karşısında ürkmüş bir hâlde: “Bu su pek derin, pek büyük, boğulmaktan korkuyorum.” der. Deve haddini bilmeyen fareye: “Öyleyse bir daha küstahlık etme, kendin gibi farelerle boy ölçüş!” diyerek dersini verir.