“Can boğaza dayandığı zaman ki siz o sırada bakar durursunuz, Biz ona sizden daha yakınız fakat siz göremezsiniz.”
(Vâkıa 83-85)
Can, ayak uçlarından başlar yukarıya çekilmeye.
Vücudun alt kısmı soğur, damarlar çekilir.
En son dil, dudak ve göz devre dışı kalır.
Göz, ruhu takip ettiği için yukarıya döner. Bu yüzden ölülerin gözü genelde açık kalır.
O an maddî beden, ceset çalışıyor gibi görünür ama kişinin ruhu başka âlemle temas halindedir.
Şeytan son oyununu bu anda oynar. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurur:
“Şeytan, ölüm ânında gelir ve ona, ‘Yahudi ol! Hristiyan ol!’ der.”
(Beyhakî, Şuabü’l-İmân, 1/165)
Bu sebeple dille değil kalple iman gerekir. Zira o anda dil tutulur ama kalp konuşur.
“Mü’minin ruhunu almak için yüzleri güneş gibi parlayan melekler gelir. Yanlarında Cennet’ten kefen ve misk vardır. Otururlar, göz menziline kadar. Sonra Azrâil gelir ve şöyle der: ‘Ey temiz ruh! Allah’ın mağfireti ve rızasıyla çık!’
(Müsned-i Ahmed, 4/287)
“Kâfirin ruhunu almak için yüzleri simsiyah melekler gelir. Yanlarında cehennemden katrandan yapılmış kefen vardır.”
(Nesâî, Cenâiz, 3)
Mü’minin ruhu, testiden dökülen su gibi akar.
Fâcirin ruhu, vücuda yapışır; zorla çekilir. Tırmıkla yünden et koparılır gibi (İbn Mâce, Zühd, 32)
“İyilerinki (ebrâr), elbette ‘İlliyyîn’dedir… Oraya ancak Allah’a yakın olanlar ulaşabilir.”
(Mutaffifîn 18-21)
“Kötülerin ruhu ‘Siccîn’dedir.”
(Mutaffifîn 7)
Mü’minin ruhu, yedinci kat semâya kadar çıkarılır. Melekler her katta “Bu ne hoş bir ruhtur, hangi kulundur?” derler.
Allah Teâlâ buyurur “Onun defterini İlliyyîn’e yazın ve tekrar kabre döndürün.”
Fâcirin ruhu ise semâya ulaşamaz, gök kapıları yüzüne kapanır.
“Gök kapıları onlara açılmaz, onlar Cennet’e giremez.”
(A’râf, 40)
“Kul kabre konulunca, iki melek gelir (Münker ve Nekir). Onu oturturlar ve sorarlar: ‘Rabbin kim? Dinin ne? Peygamberin kim?’”
(Ebu Dâvûd, Cenâiz, 70)
Mü’min: “Rabbim Allah, dinim İslâm, peygamberim Muhammed (sav)” der.
Kabri 70 arşın genişletilir, Cennet’ten pencere açılır.
Mis gibi kokular gelir.
Kıyamete kadar Cennet görüntüleriyle huzur içinde bekler.
Fâcir/kâfir kimse ise cevap veremez.
Kabri daraltılır, kaburga kemikleri birbirine geçer.
Kapkara yüzlü bir varlık gelir: “Ben senin kötü amelinim!” der.
Kıyamete kadar kabir azabı çeker.
“Onların önünde Berzah vardır, diriltilecekleri güne kadar.”
(Mü’minûn, 100)
Kabir, mü’min için Cennet bahçelerinden bir bahçedir. Kâfir için Cehennem çukurlarından bir çukurdur.
Efendimiz (sav) buyurur: “Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçedir ya da Cehennem çukurlarından bir çukur.” (Tirmizî, Kıyâme, 26)
Kabir azabına sebep olanlar şeyler kısaca;
1. Namazı terk
2. Gıybet ve koğuculuk
3. Yalan
4. Cünüpken temizlenmeden dolaşmak
5. Faiz, içki, zina
6. Ana-babaya asi olmak
Kabirde, kör, sağır, dilsiz bir zebânî kırbaçla vurur. Bir vuruşu yerin dibine geçirir. (Tirmizî, Azâbu’l-Kabr rivayetleri)
“Mü’minin ruhları, Cennet’te yeşil kuşların içinde gezdirilir. Arş’ın altındaki kandillere asılırlar.”
(Müslim, Cennet, 14)
Yani beden toprağa girse de, ruh hürdür. Cennet’te gezer. Ancak azap çeken ruhlar, zincirli gibidir, sıkıntı içindedir.
“Sûr’a üflenince, Allah’ın diledikleri hariç, göklerde ve yerde olan herkes düşüp bayılır. Sonra tekrar sûra üflenince hepsi ayağa kalkar, bakınır.”
(Zümer, 68)
“Herkesin önüne amel defteri konur. Zerre kadar hayır veya şer boşa gitmez.”
(Zilzâl, 7-8)
Ter içinde, güneş bir mızrak boyu tepede, hesap başlar.
Sırat köprüsü kıldan ince, kılıçtan keskindir.
Herkesin kendi amelleri ayaklarını kaydırır ya da geçirir.
Kurtulmanın tek çaresi var; Son nefeste imanla gitmek en büyük meseledir. Onun için istikamet üzere yaşa. Kur’an oku, sünnetle amel et, haramdan kaç, helal ye. Zikir ehli ol, tevbe ehli ol.
Ölmeden önce öl!
“İlliyyîn” Nedir?
“Hayır, iyilerin kitabı (amel defteri) elbette İlliyyîn’dedir.”
“İlliyyîn’in ne olduğunu sen ne bileceksin?”
“O, Allah’a yakın olanların şahitlik ettiği yazılmış bir kitaptır.”
(Mutaffifîn, 18-21)
İlliyyîn kelimesi; yüksek, yüce makam anlamına gelir. “A‘lâ”, “ulu” kökünden türemiştir.
Tefsirlerde “İlliyyîn”, mü’min kulların ruhlarının, amel defterlerinin ve makamlarının yer aldığı en yüce gök katı olarak açıklanır.
Ruhlar, semânın yedi katından geçerek Arş-ı A’lâ’nın altındaki bir makama çıkarılır. O noktaya da “İlliyyîn” denir.
İbn Abbas (ra): “İlliyyîn, yedinci kat semâdan da öte, Arş’ın altındadır.”
İmam Kurtubî (ra): “İlliyyîn sadece defter değil, bir yücelik makamıdır. Hem defteri, hem de ruhları barındırır.”
Ruhul-Beyan: “İlliyyîn, ruhların Allah’a en yakın olduğu kat-ı ruhanîdir.”
Mü’min bir kul öldüğünde ruhu göklere çıkarılır, melekler onu Cennet kokularıyla karşılar, yazgısı “İlliyyîn”e kaydolur.
Orada hem ruh huzur bulur hem de bu makam, kıyamet gününde şahidlik edecek meleklerin kayıt yeridir.
“Siccîn” Nedir?
“Hayır, günahkârların kitabı elbette Siccîn’dedir.”
“Siccîn’in ne olduğunu sen ne bileceksin?”
“O, yazılmış bir kitaptır.”
(Mutaffifîn, 7–9)
Siccîn; sürekli hapsedilmiş, zincirlenmiş, aşağıya indirilmiş anlamındaki “secene” kökünden gelir.
Tefsirlerde “Siccîn”, cehennemin altında, yedinci kat yerin dibindeki en aşağı tabaka olarak anlatılır.
Günahkârların ruhları oraya zincirlenir, defterleri de orada yazılıdır.
İbn Abbas (ra): “Siccîn, yedinci arzın altında bir çukurdur. Azap ve karanlık doludur.”
İmam Kurtubî (ra): “Tıpkı İlliyyîn gibi bu da sadece defter değil, bir azap makamıdır. Ruhlar burada azap görür, hapis halindedir.”
Taberî (ra): “Kâfirin ruhu göğe çıkarılmaz. Siccîn’e indirtilir ve oraya zincirlenir.”
Tasavvufî manasında günahkâr ya da küfür üzere ölen kimsenin ruhu, bedeninden çıkar çıkmaz kötü kokular yayar, melekler onu semaya çıkarmaz, yere geri indirilir ve Siccîn’e kaydolur.
Bu, ruhun tam bir hapis hâlidir. Kıyamete kadar o azapta kalır.
Kısaca ölümü ve sonrasında başımıza gelecekleri anlatmaya çalıştım. Ölümün bu kadar kısa anlatılması aslında çok zor çünkü her anın içinde bir ciltlik başka bir mesele var.
Yine de bu bile şimdilik yeterli. Hiç yoktan iyidir.