Bu olguyu basitçe "erkeklerin doyumsuzluğuna" indirgeyen iddianız hem hatalı hem de eksik bir yaklaşımdır. Konuyu bu şekilde çerçevelemek, karmaşık bir insan davranışını tek bir cinsiyete ve tek bir nedene hapsetmektir.
Öncelikle, pornografi tüketimi erkeklerde daha yaygın olsa da kesinlikle onlara özgü bir fenomen değildir. Örneğin, YouGov'un Britanya verileri erkeklerin %76'sının, kadınların ise %53'ünün hayatlarında en az bir kez pornografi izlediğini göstermektedir. Benzer şekilde, Ofcom'un çevrimiçi davranış raporları da yetişkin içerik hizmetlerinin her iki cinsiyet tarafından kullanıldığını, yalnızca kullanım sıklığının erkeklerde daha fazla olma eğiliminde olduğunu doğrulamaktadır. Arada bir fark olduğu doğrudur, ancak bu, kadınların bu denklemin tamamen dışında olduğu anlamına gelmez. Hatta kadınların porno izleme oranlarının, konuya ilişkin sosyal stigma ve toplumsal beklentiler nedeniyle anketlerde gerçekte olduğundan daha düşük rapor edildiğini de göz önünde bulundurmak gerekir.
İkinci olarak, insanların pornografiyi yalnızca "partnerlerinden tatmin olmadıkları" için tükettiği varsayımı gerçeği yansıtmamaktadır. Araştırmalar, bireylerin haz, merak, fantezi ve stres yönetimi gibi çok çeşitli güdülerle pornografiye yöneldiğini ortaya koymaktadır. Özellikle kadınlar üzerinde yapılan çalışmalar, tüketimin "kişisel haz ve meraka" dayandığı durumlarda, bunun daha iyi cinsel işleyiş ve daha yüksek cinsel arzu ile ilişkili olabildiğini bulmuştur. Olumsuz sonuçlar ise daha çok, motivasyonun ilişki tatminsizliği olduğu durumlarda gözlemlenmektedir.
Üçüncü olarak, pornografinin ilişkilere etkisi tek yönlü ve her zaman olumsuz değildir. Davranışın bağlamı her şeyi değiştirir. Örneğin, partnerlerin birlikte ve şeffaf bir şekilde pornografi izlemesi, bazı çalışmalarda daha yüksek ilişki ve cinsel doyumla ilişkilendirilmiştir. Buna karşılık, yoğun, gizli ve bireysel kullanımın ilişki üzerinde olumsuz etkilere yol açma olasılığı daha yüksektir. Dolayısıyla belirleyici olan, tüketimin kendisinden ziyade sıklığı, gizliliği ve partnerler arasındaki iletişimdir.
Son olarak, eğer bu davranış kontrol edilemeyen bir dürtüye dönüşüyor, altı aydan uzun süredir tekrarlanıyor ve kişinin hayatında belirgin işlev kayıplarına (iş, sosyal ilişkiler vb.) neden oluyorsa, bu durum "yüksek libido" veya "doyumsuzluk" olarak değil, Dünya Sağlık Örgütü'nün ICD-11'de tanımladığı "kompulsif cinsel davranış bozukluğu" olarak değerlendirilebilir ve profesyonel destek gerektirir.