Buraya destan yazılır da işte esas mesele o değil ki.
Bizler küçükken bir şeyleri daha kolay yapardık, belki hatırlarsınız. Ben hiç duymadım küçükken bir işin zor gelip bize engel olduğunu söyleyen birisini, tanımıyorum yani.
Çünkü insan küçükken nefsi de küçüktür. Doğar doğmaz elimize yedi başlı ejder vermiyorlar neticede, bu nefsi bu kadar büyüten de biziz.
Ağaç yaşken eğilir derler, atasözüdür. Hakikaten ne kadar doğru.
Küçükken yapmak, büyükken yapmaktan binlerce kat daha kolay. Tabi bu büyüyünce yapılmaz demek değildir, yanlış anlaşılmasın.
İnsan küçükken nefsi de küçük olur, azmaz, taşmaz, şımarmaz. Bizler büyüdükçe aklımızla eş oranlı nefisimiz de büyür. Bazen nefis daha hızlı büyür, olur bize 7 başlı ejderha. Bir başını kessen hydra gibi yerine iki tane çıkar.
Küçüklükte ezberlenen şeyler taşa oyulan, büyükken ezberlenen şeyler ise suya çizilen gibidir derler. Küçükken yapılan her şey daha sağlam olur.
Bu zorlanma sorununun kaynağı nefistir. İnsan evvela nefsini köreltip efendisi olmalı, nefsinin kölesi değil. Çünkü nefis istediği olmayınca ısıran bir köpekten farksız bir şey, ehlileştirmedikçe zararı da ziyanı da çok olur.
İnsan kendini geçse, nefsini geçse bu defa çevre faktörü işin içine giriyor. Levm edicinin levminden (ayıplayıcının ayıplamasından) sakınmamak da islamın şartlarındandır.
Böyle bizi islamın Emirlerini yapmaktan alıkoyan işler olduğu zaman külahımızı önümüze alıp yarın sorgu esnasında Allah, “Hadi getir o engeli, seni benden kurtarsın” dediğinde ne diyeceğimizi düşünmemiz lazım. Bu hayatta olmaz diye bir şey yok.
Ecdadın dediği gibi. “Zoru yaparız ama imkansız biraz zaman alır.”